Bienal ve İstanbul 2012

Bu video Adobe Flash Player'ın son sürümünü gerektirmektedir.

Adobe Flash Player'ın son sürümünü indirin.

23 Aralık 2008 Salı

Kent kültürü ile yokoluşun yarattığı yeni insanlığımız

Issız Adam
Çağan Irmak

Tarihi Anadolu kent aile kültürünün yetiştirdiği (sonra çaktırmadan göçe zorlanmış ve kentte çarpılmış) insanların yokoluşundaki yeni insanlığımıza tanık oluyoruz, hep birlikte..

(Hala kayıtsız kalabilirsiniz, seçimlerde yaklaşıyor ama ne yapalım biz bir şeyi değiştiremeyiz belki de.. )

Ama yine de seyretmekten kendinizi alıkoyamayacağınız bu filmi, konuşmaktan da kaçınamayacağınızı tahmin etmek zor değil galiba..

Eğer TV izlemeyi bırakabilirseniz, bir kerede sinemaya gitmeyi denemek size, uzun zamandır ilk kez bir şey kaybettirmeyecektir, emin olabilirsiniz, isterseniz sorun soruşturun gidenlere, nasılsa tükenmeyecek bir senaryo bu ... yada benim gibi böyle anlatılmakla geçiştirilemeyecek kadar güçlü saptamalarını film diliyle sergileyebilen bir yapıt bu ..

Derim ki, ender çıkagelen bu tür filmlerden birinin daha zamanı geçmeden, şayet rastlantısalda olsa, buna kalkışabilmiş bulursanız kendinizi, belki de en azından çoktan vazgeçtiğiniz duygularınız adına birşeyler kazanabilirsiniz..

Bu arada aynı zamanda özellikle çapkın gençlerimiz için, uzun zaman onları meşgul edecek gibi duran gündelik ilgi alanlarındaki konularda, baya köşe döndüren, kültürel rantı bol bir film gibi görenler de çıkmıştır sanırım, çünkü sinema doluydu bu akşam.

Hatırlatmaya gerek yok ama, yine de belirteyim mendillerini almayı unutmayanlar içinde, komedi furyasından çektiklerini unuttaracak kadar harika bir filmle karşı karşıyalar.

Ne garip değil mi, anlattıklarıma inanırsanız, neredeyse günümüzdeki ve kentimizdeki gibi kayıtsız kalarak, istemeden her derde deva işlerde yapılabiliyor sanacaksınız.

Tıpkı İstanbulun başına gelenler ve bu gidişle daha çok gelecekler gibi:

3. köprü,
Katledile/n/cek son ormanlar,
Kazıklı sahiller,
Otomobil mezarlığı,
Fosil yakıtlarla ısınma bağımlılığında bırakılmış ve yetmemiş gibi deprem ve küresel ısınma hiç düşünül-e-meden rastgele (mayın gibi) döşenmiş gaz şebekeli sokaklar ve her zaman bakımsızlıktan patlamaya hazır kombili evler,
Karbon dolu otoban çevreleri,
Plansızlıktan azalan hatta kaybolan çocuk parkları,
Arabalı tüp geçit,
Katman katman tarihi kenti delik deşik eden Karayolları tünelleri,
Gözetleme kameraları,
Süleymaniye pastanesi gibi restore edilmiş tarihi evler ve film seti gibi sokak dokuları,
Apartmanlaşmada yarışan tarihi semtler,
Ayrıcalıklı gökdelenler,
Acayip şatafatlı meydan ve köprü ışıklandırmaları yada
Milyon dolarlık yarışmacı o havai fişek gösterileri ..gibi.. ..gibi.. ..gibi..
gelecek pek çok garip şey.

Sanki burası tarihin beşiği İstanbul değil de,
başka bir yerler olmaya çalışıyor gibi..
İşte böyle bir kentte yaşıyorsunuz artık,
size bu misyonu yerine getirecek şekilde oy vermek düşüyormuş,
öyle söylüyor, o göçmen leyleklerimiz üzerimizden bize acıyarak geçerken..

Örnek çalışmaların Ankara'da başladığını görüyoruz:

"Belediye Yönetimlerinde Saltanata Son" tiyatro girişimi

http://www.facebook.com/group.php?gid=49900491468&ref=nf


Bu filmin bende harekete geçirdiği diğer yansımalar ise şimdilik aşağıdakiler kadar, umarım sizi de hala darıltmamışımdır, yine de seçimler her zamanki gibi size kalmış, ben de nasıl olsa oyalanacak bir şeyler buluyorum, bu yokoluşta sinir tedavisi gibi:

Film olarak yorum:
http://filmlerden.blogspot.com/2008/12/issz-adamn-ardndan-aan-irmak.html

Psikolojik olarak yorum:
http://psikodrama.blogspot.com/2008/12/rol-ve-oyunucu-psikolojisinde-mimik-aan.html

Doğaçlama bakışla yorum:
http://dogaclamalar.blogspot.com/2008/12/doalama-oyunculuk-aan-irmak.html

Oyuna katılım yaklaşımlı yorum:
http://tiyatroda.blogspot.com/2008/12/gen-kuak-oyuncular-aan-irmak.html

11 Aralık 2008 Perşembe

Engelliler ve kentsel zorluklar

Hepimizin içinde yaşadığı şu koskoca metropolümüzün özellikle, yoğun caddelerini yada geçiş noktalarını kullanırken, yani oralarda araç değişikliği yaparken, karşımıza çıkan her inişli çıkışlı aşamada hoplayıp zıplamaya alışamayışımıza karşın, hala atlanılarak sürdürülebilen standart eksikliğimizden kaynaklı proje tercihlerine yönelebilen, yetersiz uzman ekiplerle doluşturulmuş bir kadro anlayışlı belediyecilik bakışı, içler acısı bir şekilde İstanbul'a kefen biçmeyi sürdürüyor mu olacak?

Şimdi her ne kadar onlarında düşünüldüğüne yer yer (sanki uygunsuz makyajlamalarla yapılıyormuşcasına) bazı projelerde rastlanabilse de, yıllardır hep başka öncelikler yüzünden engelli vatandaşlarımızda çarpık proje zihniyetinden nasibini alıyor oldu.

Belki artık, bu bütünsel bakış gerektiren yönlerinde olduğu kavranıldı ve zorunluluk gereği olduğu birazcık anlaşıldı ve böyle yavaş yavaşta olsa, onlara da sahip çıkabilecek bir anlayışa erişmek mümkün olabilecek.

Gerçi yine de kendimi bu kadar zorlasamda çok umutlu olamıyorum, çünkü bir iki gelişmeye kanmak hep hatalı olmuştur, bu kaotik düzende.. En azından benim böyle gözükmemi engelleyen bir şeyler var hala.. örneğin son zamanlarda yaşanılan başka ilginç bir örneği hiç unutamıyorum sanırım:

O da Sarıyerdeki Görme Engelliler (eskiyen halk tabiriyle Körler) Okulu arsasının sanırım değeri yüzünden taşınmak istenmesi süreci hakkındaki bir habere temasım:
  • Orada yıllardır sürdürülen yaşamların bir çırpıda hiçe sayılabilişi....
  • Ne kadar garip ve utanç verici bir kültür ayıbıydı bu da ...
  • Ayrıntılarını tam olarak izleyemesem de..
  • Böyle bir geçmiş istemiyorum,
  • İstanbul'da..

Sahiller doğal varlıklarımızdır! : Caddebostan ve günbatımında bisiklet turu

(Gün geçtikçe artan karayolu projelerine karşı şaşkınlığımızı alamadan yerel seçimlere doğru yaklaşıyoruz!)

İstanbulun her köşesinde artık sessizliği ve huzuru bulmanın ne kadar zorlaştığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

Benim için yine de bunun çok kolay olduğu bazı yerler hala vardır.

Bunlardan kalıcı olduğunu düşündüğüm biri de, bayramda uzaklara gidemeden İstanbulda geçirdiğim günlerden birine ayırdığım şu Caddebostan sahilidir mesela.

Fenerbahçeye doğru olan kesiminde, trafikten uzak oluşu sayesinde gün batımını seyrederken, sessizliği dinleyerek, karbonsuz hava soluyabildiğimiz, o yüzden de yürüyüşe ve bisiklete binmeye hep bayıldığım güzelim bir sahil burası..

Ayrıca burada yazın denize girmekte mümkün oluyor, su biraz bulanık gibi olsa da..

Deniz şehri İstanbula ve İstanbullulara bunun gibi örnek sahillerde günü karşılamak, yaşamak ve uğurlamak yakışır, her ne kadar belediyeler her yerden israrla yol geçirmeye çalışsa da..

Çizginin gücü

Popüler Yayınlar

Boğaz'da geçmişe yolcuuk

Milliyet Gazetesi - Türkiye haberleri

Telif hakları

cumhurkocalar@gmail.com İstanbul, Türkiye

Tüm sitelerde telif hakları saklıdır.

Bu veb sitesinde yayımlanan yazılar bu sitedeki orijinal linki verilerek kaynak gösterilmek ve yazarının adı mutlaka belirtilmek kaydıyla, ayrıca bir izin almadan internet üzerinden elektronik ortamda kullanılabilir. Yazıların basılı ortamda kullanımı için yazar izni gereklidir.